Zamanın ağırlaştığı, hak ile bâtılın birbirine karıştığı, insanlığın yönünü şaşırdığı bir çağdayız. Kalpler yorgun, zihinler karışık, umutlar kırılgan. Böyle bir dönemde hizmet insanı olmak, sadece bir kimlik değil, aynı zamanda bir duruştur. Bu duruş; sabırla, sadakatle ve sarsılmaz bir inançla taşınması gereken peygamber mirası bir emanettir.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ifadesiyle, Hizmet İnsanı; “Gönül verdiği dâvâ uğrunda kandan, irinden deryaları geçmeye kararlı; hedefine vardığında da her şeyi Sahibine verecek kadar edepli ve olgun.” bir karaktere sahiptir. O, adanmış bir ruhun vücut bulmuş hâlidir. Hayatı boyunca yaptığı her hizmeti Allah için yapar; insanların takdirini beklemez, dünyevi karşılık ummaz. Çünkü bilir ki mükâfat yalnızca Allah’tandır.
Kur’an-ı Kerim, iyilik ve adanmışlık yolunda yürüyenleri şöyle tarif eder:
“Onlar ki mallarını ve canlarını Allah yolunda harcarlar, sonra yaptıkları iyiliği başa kakmazlar ve eziyet vermezler.” (Bakara, 262)
Hizmet insanı, yaptığı hayrı gizler, gördüğü kusuru örter. Bediüzzaman’ın “İhlâs, niyette Allah rızasından başka bir şey karıştırmamaktır.” sözünü rehber edinir. Riyadan, gösterişten ve maddî beklentilerden uzaktır. Onun rotası bellidir: “Allah dilemedikçe siz hiçbir şeyi dileyemezsiniz”
Hizmet insanı, zorluklara karşı yılmadan yürür. Tehdit, zulüm, iftira, yalnızlık… Ne olursa olsun, davasından geri adım atmaz. Çünkü onun yüreğinde sabır vardır ve : “Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” ayetinin çağrısıyla dimdik durur.
O bilir ki, bu yol kolay değildir. Bazen en yakınlarının sırt çevirmesiyle sınanır. Bazen kurduğu hayaller bir gecede yıkılır. Ama o, yine de sabırla, tevekkülle ve teslimiyetle yürümeye devam eder.
Ve unutmamalı ki, gerçek hizmet insanı; “Müesseseleri yıkılsa, plânları bozulsa, birliği dağılıp kuvvetleri târumâr olsa” bile fevkalâde inançlı ve ümitlidir. Çünkü o bilir ki: “Ye’s, kat’iyen bir zulümdür.” Her gecenin sabahı, her kışın bir baharı vardır.
Hizmet insanı tevazuyu özümsemiş bir kişidir. Başkalarının yükünü omuzlamaya her zaman hazırdır, fakat kendisi asla başkalarına yük olmak istemez. Hocaefendi’nin ifadesiyle “Her fert mübecceldir.” – en sıradan görünen insan bile onun nazarında kıymetlidir.
Hizmet İnsanı, kardeşinin başarısını kıskanmaz; tam tersine, onun muvaffakiyetini yürekten alkışlar. Ancak, hiçbir başarıyı asla yüceltip putlaştırmaz. Çünkü bilir ki, netice Allah’a aittir: “Allah dilemedikçe, siz hiçbir şeyi dileyemezsiniz.” (İnsan, 30) diye hatırlatılır.
Yardım eden herkesi aziz bilir, muhalefet edenlere karşı da adaletli ve merhametlidir. Kırmaz, dökmez, yakmaz; tamir etmeye çalışır, olmuyorsa dua eder.
Bediüzzaman, ‘’İhlâs, sırat-ı müstakim”in en büyük azığıdır.’’ buyurur. Bu, doğru yolda ilerlemek için gerekli olan en temel erdemlerden biridir. Hizmet insanı, gösterişten, riyadan, maddî beklentilerden uzaktır. Onun rotası Allah rızasıdır. Onun tek amacı, sırf Allah için çalışmak ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaktır.
Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi: “İhlâs, her türlü fânî alkışın, maddî beklentinin önünde bir kalkandır.” Yani ihlâs, hizmet insanını dünya menfaatlerinden ve geçici övgülerden koruyan bir zırhtır. Hizmeti, bir makam ya da ödül aracı değil; bir kulluk vesilesi olarak görür.
Geçmişte yaptığı fedakârlıklara takılıp kalmaz, çünkü o her an yeniden başlamış gibi taze bir heyecanla, Allah’ın rızasını kazanmayı hedefler. Hizmeti, bir ömürlük yolculuk olarak kabul eder.
Hizmet insanı, vefalıdır ve zor zamanlarda asla dostunu terk etmez. O, ihanet etmez, satmaz ve asla yarı yolda bırakmaz. Çünkü o, “Vefa imandandır.” ilkesini kalbine yerleştirmiştir. Dâvâsına, arkadaşlarına ve yaptığı işe sadakatle bağlıdır. Bu sadakat, sadece sözde değil, davranışlarında ve tüm yaşamında kendini gösterir.
Hocaefendi’nin ifadesiyle:
“Geçtiği bu şeylerin hiçbirini bir daha hatırına getirmeyecek kadar da gönül eri ve hasbî,” olmalıdır. Yani geçmişteki sıkıntıları tekrar tekrar gündeme getirmez; her şeyi gönülden ve karşılık beklemeden yapar.
Dâvâya olan bağlılığı dönemsel değil, süreklidir. Kalpten gelen bir ahitle bir ömür devam eder. Hizmet, onun için yalnızca bir sorumluluk değil, aynı zamanda ruhunu doyuran bir anlamdır.
Hayatını dua ve Allah’a yönelişle anlamlandırır. “Dua ibadetin özüdür” hadisini rehber edinir. Onun için görünür faaliyetlerden daha önemli olan, içten yükselen samimi niyetler ve ihlâstır. Bilir ki gerçek başarı ve devamlılık, ancak Rabbinin yardımıyla mümkündür.
Günümüzde hizmet insanı olmak, salt teorik bilgi veya formel aidiyetlerle sınırlı değildir. Bu, kökleri derinlerde olan bir karakter meselesidir – sabırla yoğrulmuş bir ruh hali ve fedakarlıkla şekillenen bir yaşam felsefesidir.
Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de topluma yön verenler; ihlaslı, vefalı ve adanmış ruhlar olacaktır. Bu kutlu yolun yolcuları, fitne bulutlarını dağıtan, ümit tohumları eken ve insanlığa rehberlik eden bir misyon üstlenirler. Bilirler ki bu dünya geçici bir imtihan meydanıdır ve Allah, samimi kullarının emeklerini asla karşılıksız bırakmaz.
Neticede hizmet insanı, “görünmeden gören, bilinmeden bilinen” bir karakterle, insanlığın iyiliği için çalışır. Bu kutlu yolun yolcuları, fitne bulutlarını dağıtan, ümit tohumları eken ve gelecek nesillere örnek olan kimselerdir. Onlar bilirler ki, bu dünya geçici bir imtihan meydanıdır ve Allah, samimi kullarının emeklerini asla karşılıksız bırakmaz.
“Hizmet insanı olmak, taşın altına elini koymaktır. Mazlumun umudu, mahzunun tesellisi olmaktır.”